YAZAR VE KEDİSİ



NANKÖR DEĞİL, ÖZGÜR VE SAHİPSİZ

Güliver yatağın altına girmiş sessizce bekliyordu. Acı çekmediği belliydi ama arada bir sanki korkmuş gibi bağırarak Tomris Hanım'ı çağırıyordu. O gelip başını okşayınca susuyordu. Son susuşun ardından Tomris Hanım'ın yüzü değişti. Bunu ilk defa yaşamıyordu ama insan sevdiklerini yitirmeye bir türlü alışamıyordu. Temizliğe ara veren yardımcı, kendince onu avutmaya çalıştı. "Üzülme hanımefendi, hepimiz öleceğiz." Aslında hiçbir şey söylemeseydi daha iyi ederdi ama devam etti: "Talihli hayvanmış, hiç aç açıkta kalmadı, herkes sevdi onu." Susmasını söylemedi ev sahibesi. Hala bir şeyler söyleme gereği duyuyordu: "El diyarından az mı kart aldı?" Sahi...Uzak bir ülkeden ne çok kart postalanmıştı Güliver'e. Sayısı bir yılda iki yüzü aşan kartların hepsi, başkasına değil ona hitaben yazılmıştı.

Gazeteye verilen ölüm ilanının ardından çok arayan oldu. Kapı zili her zamankinden fazla çaldı. Çoğu tanıdıktı. Aralarında uzun süredir görüşülmeyen eski dostlar vardı. Bazıları Tomris Hanım'ın okurlarıydı. Genellikle hayvan ve özellikle kedi sevenler sayıca fazlaydı. Kimi ilandan duygulanmıştı, kimi hayvan veya kedi sevmiyordu ama Tomris-Turgut Uyar çiftinin "Güliver'i sevmesini" seviyordu.

Güliver artık halıya çişini kaçırmayacaktı. Koynunda uyuduğu Tomris Hanım'ın çarşafları eskisi kadar sık değiştirilmeyecekti. Özel eşyalarının durduğu tuvaletin kapısı kapalı tutulacaktı. Mutfakta her gün onun için köfte pişmeyecekti. Tomris Hanım'ın taksiden inişini duyup kapıda beklemeyecek,üzüntüsünü bakışlarıyla paylaşmayacaktı. O yazı yazarken daktilonun üzerine oturmayacaktı. Sabahları ikinci sigarasından sonra hala yemeğini vermediyse bacağını ısırmayacaktı. Sarı seyahat çantası ortaya çıkınca sızlanmayacaktı. Güliver artık yoktu. Yokluğu varlığından daha büyük bir yer kaplayacaktı. Böyle olacağını tecrübeleriyle biliyordu Tomris Hanım.

Çizmeli Kedi'yi kaybettiğinde de farklı duygular içinde değildi.Onun sonunun yaklaştığını anlamış, kendini olacaklara hazırlamıştı. O kadar ağzının tadını bilen kedi, son zamanlarda yemek yemiyor, önündeki bir tabak dolusu ciğere boş boş bakıyordu.
Çizmeli sağlık sorunlarına rağmen, şen şakrak bir kediydi. Belinde bir sorun vardı. Felç geçirmiş ya da beli kırılmış olmalıydı. Kedi olmasına rağmen pek konfor aramaz, diğerleri gibi yanlış bir şey yaptığında utanmazdı. Severken aşka gelip ısırır, sonra da canı yandı diye ısırdığı kişiye kızardı. Mahallede bütün dükkanlara girip çıktığı için bir ara "Milli Emniyetten" olduğu söylenmişti. Ama o neşeli, patavatsız,umursamaz haline bakınca istihbaratçı olamayacağına kanaat getirmiş olacaklar ki, "Komiser Bey" de karar kılmışlardı. Kapıcı ona pehlivan, bazıları da benzerliğinden ötürü Clark Gable derdi.Zira Çizmeli, çapkının tekiydi. Nitekim son dakikalarını yaşarken de bu huyundan vazgeçmemişti.

O son gece Tomris Hanım, Çizmeli'yi balkona yatırmıştı. En sevdiği sabahlığını üstüne örtmüştü. Aklı ondaydı. Kaçacağını umarak sık sık kontrol etmişti. Kediler sonlarının yaklaştığını anlayınca evi terk eder, tenha ve ücra bir yerde tek başlarına ölürlerdi. Ama Çizmeli hiçbir yere gitmemişti. Tomris Hanım onun katılaşmış bedenini yağ sandığına yerleştirirken epeyce zorlanmıştı. Tüyleri ıslaktı. Spermleri vücuduna bulaşmıştı. "Ölüm döşeğindeyken bile kız kedilere laf atmaktan geri kalmamış"tı.

Evde aynı anda birden fazla kediyle yaşamaya alışkındı Tomris Hanım. Ama bir ara Cahide'yle baş başa kalmışlardı. Diğerleri gibi o da yazı makinesine çıkıyor, yazı kağıtlarını parçalıyor, istediği zaman kendini sevdiriyor istemediğinde uzak duruyordu.Evin kışın en sıcak yazın en serin yerinde duruyor, henüz ütülenmiş çamaşırlarla deri ayakkabıların kokusuyla yakından alakadar oluyordu. Pencerede otururken camın ardındaki kuşları bıyıklarını titreterek yakalayabileceğini sanması eğlenceliydi. Cahide de çocuklardan ve diğer kedilerden hoşlanmazdı. Hepsi birbirine benzemesine benzerdi ama insan her birinden farklı bir şey öğreniyordu. Cahide "çok şişman ve çok güzel" bir ev kedisinin de "sıska ve hırpani" bir sokak kedisi kadar" zeki ve duyarlı olabileceğini öğretmişti Tomris Hanım'a.

Sadece Güliver, Çizmeli bir de Cahide mi?
Elbette hayır...Tomris Uyar'ın hayatı boyunca onlarca kedisi olmuştu. Gümüşi Yumuk, Tip, Sokak Kızı Mizi, Müdür Bey, Boşnak Osman, Neslihan, Kırlent bunlardan sadece bazılarıydı. Çocukluğundan beri onlarla sıkı fıkıydı.Kedilerle arasına mesafe koyanların asla anlamayacakları türden bir sevgiydi kedi sevgisi...
Tomris Hanım onları kendisi gibi -özgürlüklerini önemsedikleri için,eğitim kabul etmedikleri için- severdi. Sahiplerine "kul köle" olan köpekleri yadırgardı. Hep almaktan değil paylaşmaktan yana olanların "kedici" olduğuna inanırdı. "Yere düşen bir gazete, yeni ütülenmiş bir çamaşır, yeni alınan bir eşya" hep onlar içindi.
Kedilerin özgürlüğünü, sahipsizliğini severdi Tomris Hanım. Yanında yaşayacakları kişileri kendileri seçtikleri için kedilere nankör denmesine şaşırmazdı ama bu sıfatı onlara yakıştırmazdı. Birlikte yaşadıkları kişileri görmeyince unutur, bununla birlikte bir kez daha gördüklerinde hiç ayrılmamış gibi hayatlarına devam ederlerdi. Kedi bir yerde kalmak istiyorsa kalırdı, istemezse çekip giderdi. Tomris Hanım açısından tartışılacak bir durum değildi bu.

Nasıl zorlanmaktan hoşlanmıyorsa, zorlamaktan da hoşlanmazdı Tomris Hanım. Kedi severse sever, sevmezse sevmezdi. Hiçbir kedi tanımamıştı ki, bir parça ciğerle kandırılsın. Bir tabak yemekle bir kedinin kalbini kazananı görmemişti. İnsanlara küsüp "sevginin güvenceli bir yatırım olduğu" inancıyla hayvanlara sarılanların, kedilerle ilgili gerçekleri anlamakta zorlandıklarını düşünürdü.
Kedilerini oldukları gibi sevdi Tomris Hanım. Ehlileştirmeye çalışmadan, evrilmelerini beklemeden. Kimini zekasıyla, kimini duyarlılığıyla,kimini sevecenliğiyle,kimini nemrutluğuyla sevdi.

Hayat hikayesinin yazılmasını istemez, bunu kendine önem atfetmek olarak görürdü Tomris Hanım. "İnsan hayatının üstüne titreyerek korunacak bir şey olmadığına " inanırdı. Kendi hikayesine mesafeliydi ama kedilerinin hikayelerini hep anlattı. Günlüklerinde onlardan bahsetti sık sık. Yazdığı kedi öykülerinin kahramanlarını yaratırken de onlardan ilham aldı.



K DERGİSİ - 221.SAYI  / PELİN ÖZGÜR'ün yazısından alıntıdır...

Yorumlar