Müzeyyen Senar ve Aramızdaki Duvar...


{Uzun süreli bir kayboluşun ardından...}


 Kurban bayramı tatilinde ailemizi ziyaret etmek için İzmir'e geldik. Artık gurbetçi modunda olduğumuzdan tatilleri olabildiğine İzmir'de değerlendiriyoruz. İnanması güç ama Kasım ayında İstanbul'a taşınmamızın 1.yıldönümü kutlanacak. (Tabi hüzünle taçlandırılmış bir kutlama olacak) :S  İstanbul'a alışma aşamaları vs kısmı çok ama çok sıkıcı.Yeni uğraşlar bulmak olmasa gerçekten insanın doğduğu büyüdüğü şehirden ayrılması kabusların en büyüğü. "Ne olacak ki yapan nasıl yapıyor" diye kendimizi teselli ediyorduk ama o iş o kadar kolay değilmiş. İş,eş,dost,alışkanlıklar... Sonuç plakalara bile bakmadan dolaşmak...Neyse tüm bu karmaşa içinde hayallerimden biri olan bir sahaf maceramız başladı. Bir arkadaşımız sayesinde tanıştığımız Esra ve onun aile dostlarının kapalı duran sahafını ayağa kaldırma hikayemiz için bkz: Sahaf Vefa ... Oldukça uzun,yorucu,tozlu ama çok zevkli bir süreçti diyebilirim. Bu ayrıca bir hikaye. Şimdi gelelim hayallerini gerçekleştir turunun ikinci olayına... 
Kurban Bayramı tatilinin arkasına 1'er haftalık izinlerimizi aldık. Amaç ortalık sakinleyince, kısacık ve  tamamen doğaçlama bir tatil yapmaktı. Tatil deyince işin içine macera da katmazsak olmaz tabi. Bu sebeple kendimize bir amaç belirledik. Amaç: Müzeyyen Senar'ı bulup elini öpmek. Salı günü Bodrum'a doğru yola çıktık. İstanbul'dan gelirken yanımıza plaklarımızı Radi Dikici'nin yazmış olduğu Müzeyyen Senarı'ı anlatan kitabı da almıştık zaten. İlk gün (Mukaddes ile yolculuk biraz uzun ve yorucu sürer) direk gidip otele yerleştik. Arkadaşımızın tavsiyesi ile Yalıçiftlik'te bulunan Bodrum Park Resort'u tecih ettik. Otel konum olarak oldukça güzel bir yerde. (O değil de her güzel yerin tadını hep turistler mi çıkarmak zorunda pıhhh) Yemekleri, hizmeti de gayet güzeldi. (Açık büfe mantığı beni gerçekten aptallaştırıyor.İnsan patatesin her halini tabağına doldurur mu ya :S ) Ha insan eksik arasa bulamaz mı illa ki bulunur ama kısa süreli kalacağımızdan bu ayrıntıları pek önemsemedik. Ertesi gün kahvaltıdan hemen sonra yola çıktık. İnternetten araştırmalarımız sonunda Bitez'de bulunan Zaliha Apart'ın sahibi hanımefendinin Müzeyyen Senar'ın çok iyi bir arkadaşı olduğunu öğrendik. Bitez'e gidip Zaliha Apart'ı bulup kapılarını çaldık. Bizi karşılayan Zaliha Hanım ve Şahende Hanım çok misafirperverdi ve bizi gerçekten çok güzel ağırladılar. Zaliha Hanım da oldukça ünlü bir ses sanatçısı.Dağlar Kızı Reyhan'ı ilk olarak söyleyen sanatçımız. (Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=eS3BIX7JlGg ) Onunla her konudan geçmişten, günümüzden sohbet etmek oldukça keyifliydi. Bize Bitez sahilini gezdirmesi, Bodrum'u gezdirmesi oldukça ince bir davranıştı. O gün de Müzeyyen Senar için biriktirdiğimiz ipuçları ile birlikte otelimize döndük. Ertesi gün esnafların da yardımıyla hedefe biraz daha yaklaşmıştık. Sonunda esnaflar tarafından yönlendirildiğimiz bir sitenin güvenlik görevlisi "Feraye Hanım işte şurada oturuyor" dediğinde dizlerim titremeye başladı diyebilirim. Oturdukları eve doğru yol aldık. Ellerimizde çiçekler aklımızda karmakarışık cümleler...Çaldık kapıyı. Emin olduğumuz şey Feraye Hanımın annesinin sağlığını koruma içgüdüsüyle ziyaretçi kabul etmeyeceğiydi. Ama umut dünyası :) Kapıyı Feraye Hanım açtı. Tabi bizi görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Olayı anlamaya çalıştı. Çat pat derdimizi anlattık. Annesine duyduğumuz saygıyı ve onu ziyaret etmek istediğimizi anlattık. Feraye Hanım oldukça nazikti ancak sonuç olarak beklediğimiz cevabı aldık:) O zamana kadar "En azından hedeflediğimiz şeyi gerçekleştirdik, görmesek bile olur." diyorduk ama ne bileyim kapıda yüzleşince biraz sarsılmadım değil. Zira tek bir duvar...Herşeyiyle hayranı olduğum kadın o duvarın arkasındaydı. Göremedik.Sesini duyamadık.Döndük.
Ne yapalım. Kısmet...


Yorumlar