Benim Güzel Pisime...

Bugün çok uzun zaman sonra oldukça neşeli uyandım. Sabah işe giderken kedilerimi besledim, sevdim. Evdeki tombalağımı sevdim. Balık istifi minübüse sırıtarak bindim. Ayağıma basan tiplere sinirlenmedim. İnsanlara niye varsınız ki gözüyle nefret ederek bakmadım. Tüm bunların sebebi Ekim ayı, sonbahar ve melankoliyi sevmem mi? Bunun da etkisi var tabi. Ama ruhumun kafesinden çıkmak istercesine neşeli oluşumun sebebi bu kez başka. Herkes zaman zaman bu dünyaya ait olmadığını düşünür. Ben de düşünürüm. Benimle birlikte bu dünyaya ait olmadığına inandığım birkaç kişi daha var ve çok şükür ki burayı çekilir hale getiriyorlar. İşte bugün onlardan biri olan canım pisimin doğum günü. Bana verilmiş en güzel hediyelerden biri.  

Çoğu insan bazı duygularının kıymetli, eşsiz olduğunu düşünür. Ben de düşünürüm. Benim pisimle yaşadığım şeyin (buna dostluk mu dersiniz ne derseniz deyin) yeryüzünde eşi benzeri yok gibi gelir. Var ve ya yok... Ne farkeder ki? Sonuçta benim en kıymetlim.Aramızda kilometrelerce mesafe de olsa tıpkı yan yana olduğumuz zamanlardaki gibi acımız bir, sevincimiz bir, anlamsız delirmemiz bir. Beklediğim bişey var. Bir buluşma, yeniden var olma. Eminim bunca absürt boşa geçen zaman sonlanacak. Yeniden aynı şehirde aynı zamanda ruhlarımız yan yana olacak. 

Benim güzel pisim. Sen hep var ol. Sen nefes al ki benim bu pislik dünyaya hapsolmuş ruhum huzur bulsun. 
Doğum günün kutlu olsun.

Yorumlar